Sıcağın henüz tepeye varmadığı bir yaz sabahıydı. Aralık mutfak penceresinden içeri, baş döndürücü bir leylak kokusu girmişti. Derin bir nefes alıp ocağa yöneldim. Bir süre sonra cezveden, leylağınki ile yarışan başka bir koku yükseldi. Fincanı masaya bırakıp pencereye yaklaştım. Leylağın içeri uzanan eflatun boynunu, bir araya geldiğinde başka bir mucizeye dönüşen tomurcuklanmış çiçeklerini sevdim. “Ne […]
Devamını OkuGözümü açıyorum gri tavan. Gözümü kapıyorum yemyeşil bir bahçe. Üzerinde papatyalar yol yol. Gözümü açıyorum arkadaşlarım. Kimi ranzada, kimi ayakta. Yüzleri asık, gözleri bulutlu. Gözlerimi kapıyorum. Bu kez masmavi bir deniz. Taze iyot kokusu, dalgaların sırtında kıyıya vuruyor. Gözümü açıyorum. Genzimi tıkayan bir tuvalet kokusu. Dayanması güç. Burnumla birlikte gözümü yine kapatıyorum. Annemin telaşlı sesi: […]
Devamını OkuSaatler boyu süren sancılara, saatler boyu incecik yağan bir yağmur eşlik etmişti. O yüzden kızının adını Çisil koydu kadın. Ufak tefek, narin bedeninden 5 buçuk kiloluk bir bebek çıkarmıştı, herkes şaşkındı. Kadın, böyle bir isim verdiği kızının 1 metre 98 santim boyunda, 124 kiloluk bir genç kız olacağını bilemezdi. Dünyaya geldikten 25 sene sonra gitmek […]
Devamını OkuOnu ilk kez gördüğümde vakit gece yarısını geçmişti. Sıradan, soğuk ve tekinsiz otobüs terminallerinden birinde çalışıyordum. Sadece bu ilde yaşayanların uğradığı, kalan yolcuların ihtiyaçlarını gidermek için bile otobüsten inmeyi tercih etmediği bir yer. O gece durum farklıydı. Otobüsten şoför ve muavinlerden sonra o indi. Ardından da bir sürü erkek yolcu. Üstelik bu kez sadece otobüsün […]
Devamını OkuHer şey o sabah telefonumun ve kapımın aynı anda çalmasıyla başladı. Bilmediğim bir numaranın ısrarlı çağrısı ve yumruklanırcasına vurulan kapı sesine uyandım. Yataktan fırlayıp elimde telefonla kapıya yöneldim. Ayak parmağımı kanepenin kenarına çarpmamla ikisi de sustu. Cayır cayır bir acıyla önce kapıyı açtım. Yerde “kırılır” yazan bir kutu duruyordu. Fırlatılmış şeyler için durmak yerine başka […]
Devamını OkuBuraya başkent diyorlar, ben okuduğum şehir diyorum. Geleli iki seneyi geçti, hâlâ geceleri burnum tıkanıyor, sabah ayazı yüzümü yakıyor. Sevdiğim şeyler var ama alışamadıklarım daha fazla. Neden her cadde, her sokak, her köşe başı bu kadar ciddi, neden insanların yüzü selam verirsen sopa yiyeceğin gibi asık? Hem neden sabahın bu saatine ders koyuyorlar, neden 481 […]
Devamını OkuDedemin kitaplığını kalın ciltli kitaplar süslerdi. Kimi baş ucunda, kimi masasında ama sonunda kitaplığının en güzel yerinde. Sıklıkla sayfalarını karıştırdığı, içinde yazanların altını çizip notlar aldığı bu koca kitaplara “sözlük” denildiğini sonradan öğrendim. Tıpkı onların dünyanın en büyülü sandıkları olduğunu öğrendiğim gibi. Dîvânu Lugâti’t-Türk, Büyük Türkçe Sözlük, Osmanlıca-Türkçe Sözlük ve diğerleri. Cumhuriyet’in en değerli kazanımlarından […]
Devamını Oku