Türkiye’nin en köklü eğitim kurumlarından biri olan Ankara Atatürk Lisesi’nin kilometre taşlarını izleyerek kısa bir yolculuğa çıkalım. İşte, okulun bir yüzyılı aşan tarihi içinde öne çıkanlar… 1886’da Develi Tepesi’nde iki katlı, 12 derslik yontma taştan inşa edilen ve “Taş Mektep” olarak anılan binada eğitime başlayan “Ankara İdadisi”, 1908’de “Ankara Sultanisi” adını alır. Milli Mücadele başlayınca […]
Türkiye’nin en köklü eğitim kurumlarından biri olan Ankara Atatürk Lisesi’nin kilometre taşlarını izleyerek kısa bir yolculuğa çıkalım. İşte, okulun bir yüzyılı aşan tarihi içinde öne çıkanlar…
1886’da Develi Tepesi’nde iki katlı, 12 derslik yontma taştan inşa edilen ve “Taş Mektep” olarak anılan binada eğitime başlayan “Ankara İdadisi”, 1908’de “Ankara Sultanisi” adını alır. Milli Mücadele başlayınca öğretmen ve öğrencileri cepheye gittiğinden eğitime ara verilir. 1921’de Kayseri’ye taşınan okul, ertesi yıl geri döner. 1924’te Ankara Erkek Lisesi, 1938’de Atatürk’ün izniyle “Atatürk Lisesi” adını alan okul, yeni binasına taşınana dek bu binada eğitim verir. Mimar Bruno Taut ile Mimar Franz Hillinger’in tasarladığı ve Mimar Asım Kömürcüoğlu’nun inşaatını yaptığı Sıhhiye’deki yeni binaya 1940’ta taşınan okul, 1992’de Ankara Atatürk Lisesi olur ve bu binada eğitim ve öğretim devam eder…
Okul, tarihi geçmişi içinde eğitimiyle olduğu kadar öğretmen ve öğrencileriyle de ünlüdür. Osmanlı’nın son dönemine, Kurtuluş Savaşı’na ve Cumhuriyet’in kuruluşuna tanıklık eden okulun öğretmenleri arasında kimler yoktur ki; Sakallı Celal (Celal Yalnız), Ahmet Hamdi Tanpınar, Mustafa Nihat Özün, Ahmet Kudsi Tecer, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin, Rıfkı Melul Meriç, Faruk Nafız Çamlıbel… Aramızdan ayrılan mezunlardan ise Altan Öymen, Aydın Sayılı, Burhan Doğançay, Can Yücel, Cihat Arman, Cüneyt Arcayürek, Erol Üçer, Fuat Bayramoğlu, Gazi Yaşargil, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, İhsan Sabri Çağlayangil, Kenan Işık, Mehmet Barlas, Melih Cevdet Anday, Müşfik Kenter, Oktay Rifat, Orhan Veli Kanık, Rüşdü Saracoğlu, Samet Ağaoğlu, Şevket Uğurluer, Tayfun Talipoğlu, Tekin Akmansoy, Turgut Özakman ve Vehbi Koç’u sayabiliriz.
Okul tarihinde Atatürk’ün okulu ziyaretleri öne çıkar. Mustafa Kemal Atatürk, okulu iki kez ziyaret etmiştir. İlki 30 Aralık 1919, ikincisi ise 28 Haziran 1933 tarihindedir. Atatürk tarih sınavında bulunmak üzere gelir. Sınav jürisinde okulun tarih öğretmeni Samih Nafiz Tansu, coğrafya öğretmeni Hüseyin Sahir Arıtan, yurt bilgisi ile felsefe ve psikoloji öğretmeni İrfan Alıcıoğlu ile Ankara Kız Lisesi tarih öğretmeni Afet İnan ve coğrafya öğretmeni Cemal Arif Alagöz bulunmaktadır.
O günü Kılıç Ali, Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları* isimli kitapta şu satırlarla anlatır, birlikte okuyalım: “Atatürk, okul yöneticileri tarafından karşılandı, doğruca sınav salonuna girdi. Salona ilk girdiğimizde hemen hemen hiçbir öğrenci içeri girmemişti. Ellerinde hazırladıkları tezler vardı. Atatürk tezleri görüyor, öğrencilere bunlarla ilgili bazı sorular soruyordu. Artık sınav başlamıştı. Bu sınav o tarihlerde liselerin son sınıflarında mevcut olan olgunluk sınavıydı. (…) O gün aşağı yukarı elliye yakın öğrenci sınava girmiş ve çoğu mükemmel cevaplarla Atatürk’ü memnun etmişti. Akşam geç vakte kadar okul da kaldı.”
Okul tarihinde öne çıkan bir başka olay ise Gençlerbirliği futbol takımının kuruluşudur.
14 Mart 1923’te Ankara Sultanisi 7. sınıf öğrencileri ve beden eğitimi öğretmenlerinin birlikte kurdukları bir futbol takımı Gençlerbirliği, bugün 102. yaşını kutlamakta…
*Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları, Kılıç Ali, İş Bankası Yayınları, 2007.
Türkiye’nin en köklü eğitim kurumlarından biri olan Ankara Atatürk Lisesi’nin kilometre taşlarını izleyerek kısa bir yolculuğa çıkalım. İşte, okulun bir yüzyılı aşan tarihi içinde öne çıkanlar… 1886’da Develi Tepesi’nde iki katlı, 12 derslik yontma taştan inşa edilen ve “Taş Mektep” olarak anılan binada eğitime başlayan “Ankara İdadisi”, 1908’de “Ankara Sultanisi” adını alır. Milli Mücadele başlayınca […]
Devamını Oku
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Ankara’da yaz ayları ülkenin diğer şehirlerine göre daha ağır geçmekteydi. Denizi, gölü, nehri olan şehirlerde -elbette olanaklar ölçüsünde- serinlemek daha mümkündü. O sıcak günlerde serinlemek isteyen Ankaralılar yaz aylarında Hatip Çayı’na, İncesu Deresi’ne ya da Kayaş bahçelerine giderdi. Ankara’nın modern bir şehir olma yolunda hızla ilerlediği yıllarda meydanlarda irili ufaklı süs havuzları […]
Devamını Oku
Karanfil dergideki ilk yazımda, Ulus’un benim için çok önemli bir yer olduğunu yazmıştım. Öyle ki iki yazıdır devam eden Ulus sevdasına, üçüncü yazımla devam ediyorum. Bir süredir Ankara’ya gelemiyorum, dolayısıyla Ulus’tan da uzaktayım ama illaki kalbimin bir yerinde fotoğraflarına bakarak avunuyorum. Ulus’la ilgili bu yazımda, elbette sınırlı tutarak gezip gördüğüm ve fotoğrafladığım bazı mekânları anlatmak […]
Devamını Oku
İki katlı evleri, caddeler kadar geniş sokaklarıyla Bahçelievler çocukluk rüyamızın ayrılmaz bir parçasıydı. Cumhuriyet Ankara’sının gözde semtlerinden olan mahallede bir zamanlar bakanlar oturuyor, sokaklarında atla gezinti yapan askerlere rastlanıyordu. Bugün belki o eski görkemi yok ama yine de hâlâ Ankara denince ilk akla düşenlerden. Mahalleye henüz Zürih Pastanesi gelmemişti ama Şişman Pastanesi hâlâ yerindeydi. Seda […]
Devamını Oku