Meryem Göktürk Şıvgın
Tüm Yazıları
Ahmet İnam Hocamız ile Felsefe Öğrenciliğinin Yolları
Ana Sayfa Tüm Yazılar Ahmet İnam Hocamız ile Felsefe Öğrenciliğinin Yolları

Ruhi Su “Ankara’nın dardır yolu” der. Türkülerden düşünce dünyamıza anlam devşiren Ahmet Hoca’mız ile Ankara’dan çıkan felsefe yolları nasıldır? Ahmet Hoca, bize ‘felsefe öğrenciliğinin yollara düşmek’ olduğunu söyler. Hocamızın bizi düşürdüğü yollar Nietzsche’nin, Husserl’in, Kant’ın düşünceleri, Yunus Emre’nin şiirleri ve türküler ile tınılar. Bu yollar dinleyerek, duyarak ağır ağır yürünür.   Ahmet Hoca’mız, Heidegger gibi, […]

Ruhi Su “Ankara’nın dardır yolu” der. Türkülerden düşünce dünyamıza anlam devşiren Ahmet Hoca’mız ile Ankara’dan çıkan felsefe yolları nasıldır? Ahmet Hoca, bize ‘felsefe öğrenciliğinin yollara düşmek’ olduğunu söyler. Hocamızın bizi düşürdüğü yollar Nietzsche’nin, Husserl’in, Kant’ın düşünceleri, Yunus Emre’nin şiirleri ve türküler ile tınılar. Bu yollar dinleyerek, duyarak ağır ağır yürünür.  

Ahmet Hoca’mız, Heidegger gibi, bazen onla beraber, bazen bir başına ‘yolları’ düşünür. Hocamız, “yol arkamızda olandır” der, yani önümüzde henüz oluşmamış yollar söz konusudur, belki ilk biz yürüyeceğizdir. Hocamız öğrencilerini kendi yoluna katmaz, öğrencilerine kendi felsefe yolculuğuyla görünür. Ahmet Hoca’nın öğrencisi olmak kendi felsefe yolumuza yollanmaktır. Bu yolların nereye çıkacağı belli değildir, çünkü düşünme bir serüvendir. Bu yaşamla iç içe bir serüvendir ve can’la yapılır. Ahmet Hoca’mız felsefenin yaşamla iç içeliğini geliştirdiği ‘can’ düşüncesi ile bizlere aktarır. 

Hocamız, düşünmenin göze alınarak yapılacağını söyler. Hocamız ömrünce düşünmenin sorumluluğunu taşımıştır. Düşünmenin yükünde ağırlık ve hafiflik bir aradadır. Hocamız bir yandan hafiflikle kendini düşünmeye bırakırken, bir yandan onca düşünülmüşü anlamanın ve onu kendi canına katmanın ağır mücadelesini ömrünce vermiştir ve hâlâ verir. Bu anlamda, Ahmet Hoca’mız, düşünme yaşantısının anıt ağacı gibidir.  Bu otodidakt bir insanın hudayinabit ağacıdır. Uzanabildiği tüm düşüncelerden beslenirken, bu topraklardan gelişecek düşünceye yol açmak için dallanmaktadır. 

Ahmet Hoca’mız öğrettikleri ve öğretmedikleriyle felsefe hocamızdır. Hocamız bize düşünceleri öğretirken, öğretilmeyen yönüyle de düşünmeyi gösterir. Felsefeyi kanıyla, canıyla, tüm varlığıyla yaşamış bir düşünürün yaşamla yoğrulmuş bilgisine erişebilmek, onla diyaloğa girebilmek büyük bir fırsattır.  Ama hocamız bize bundan fazlasını verir çünkü düşünceyi aktarmanın yanı sıra düşüncenin ne olduğunu gösterir.  Nereye varacağı bilinmeden, hesaplanmadan kendini düşünmeye bırakmaya çağırır. Hocamızın da dediği gibi bu müthiş bir şeydir.

Ahmet Hoca’nın öğrencisi olmak ‘olanaktır’ çünkü bizi kendi olabilirliğimize açar.  Öğrencilik anlamanın kolaylık olmadığının bilinciyle, anlamamaya tahammülle başlar. Öğrencileri bilir, Ahmet Hoca’nın dersleri müfredat işleme dersleri değildir. Her dönem farklı bir eser okunur ve dersler metinler arasında gezmeye olanak verir.  Bu derslerin içeriği kadar derslerin işlenişi de aslında düşüncenin ‘ders’ olmayan dersidir. Düşünce devam eder. Bu nedenle hocamız asla ‘ben biliyorum’ tavrında olmaz, onca felsefe yemiş yutmuşluğuyla bizim öğrenciliğimize katılır. Ahmet Hoca bize düşüncenin tekniğini vermez, düşünme yaşantısını edinmemiz için olanak verir. 

Ahmet Hoca ile derslerin kendi zamansallığı vardır. Derslerde zaman yavaşlar, cümleler uzar ve katlanır. İfadeler İngilizce, Türkçe, Almanca, Yunanca pek çok dilde karşılıklarıyla ve bu karşılıkların birbirine tam karşı gelemeyişleriyle enlenir. Kelimelerden düşünce ufukları açılır. Hocamız kendi çeviri önerilerini belirtir. Derslerde yer yer sessizlikler olur. Biz de hocamızın felsefe biyoritmine katılırız ve zaman ağırlaştıkça ders havalanır. Bazen uçan daireye dönüşür, hocamız uçarken biz döneriz. 

Ahmet Hoca’mız bize felsefenin aynı zamanda bir duyuş olduğunu duyurur. Hocamızın; düşünürleri duymanın yanı sıra öğrencileri de duyma çabası beni etkiler. Öğrencilerin sözlerini onların kendi deyişlerini duymak üzere dinler. Öğrencilerin yeni, önemli bir şey söylemelerine açıktır, bunu bekler. Bence, özgüllüğü varsaymasıyla da özgüllüğe olanak verir. Bu şiirin de olanağıdır. Şiirden bahsetmezsek olmaz. Ahmet Hoca’mız düşüncenin şiir yönünü de yaşar. Şiir ve metafizik ilintilidir. Ona göre, insanı, varlığı derinden duyduğunuzda, o duyuş şiirseldir. Her yaşantının şiiri vardır. 

Hocamızla özdeşleşen ODTÜ Felsefe Bölümü’nde dersleri kayıtsız öğrenciler de takip edebilir. Gönüllü öğrenciliktir bu. Hocamızın öğrencisi olmak da biraz böyledir. Bir de hocamızın geliştirdiği ‘gönül felsefesi’nin öğrencisi olmak vardır. Benim kayıtlı, gönüllü ve gönül öğrenciliği anlamında yaklaşık otuz yıldır hocamızın öğrencisi olmuşluğum vardır.  Hocamız, “İnsan hakikat düşçüsüdür.” der. Hocalarımızın hocası Ahmet Hoca’nın öğrencisi olmak bizi bu yollara düşürür. Ne de olsa hocamız düz sözden geçip, şiir ile sarp bir yolda, bizim karşımızda, kendi kahkahasıyla düşünmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları
Ahmet İnam Hocamız ile Felsefe Öğrenciliğinin Yolları

Ruhi Su “Ankara’nın dardır yolu” der. Türkülerden düşünce dünyamıza anlam devşiren Ahmet Hoca’mız ile Ankara’dan çıkan felsefe yolları nasıldır? Ahmet Hoca, bize ‘felsefe öğrenciliğinin yollara düşmek’ olduğunu söyler. Hocamızın bizi düşürdüğü yollar Nietzsche’nin, Husserl’in, Kant’ın düşünceleri, Yunus Emre’nin şiirleri ve türküler ile tınılar. Bu yollar dinleyerek, duyarak ağır ağır yürünür.   Ahmet Hoca’mız, Heidegger gibi, […]

Devamını Oku
Bu Sayıdan Yazılar
Ulus’un Kalbindeki Cevherler

Karanfil dergideki ilk yazımda, Ulus’un benim için çok önemli bir yer olduğunu yazmıştım. Öyle ki iki yazıdır devam eden Ulus sevdasına, üçüncü yazımla devam ediyorum. Bir süredir Ankara’ya gelemiyorum, dolayısıyla Ulus’tan da uzaktayım ama illaki kalbimin bir yerinde fotoğraflarına bakarak avunuyorum. Ulus’la ilgili bu yazımda, elbette sınırlı tutarak gezip gördüğüm ve fotoğrafladığım bazı mekânları anlatmak […]

Devamını Oku
Gençliğin Dinamosu Bir Semt: Bahçelievler

İki katlı evleri, caddeler kadar geniş sokaklarıyla Bahçelievler çocukluk rüyamızın ayrılmaz bir parçasıydı. Cumhuriyet Ankara’sının gözde semtlerinden olan mahallede bir zamanlar bakanlar oturuyor, sokaklarında atla gezinti yapan askerlere rastlanıyordu. Bugün belki o eski görkemi yok ama yine de hâlâ Ankara denince ilk akla düşenlerden. Mahalleye henüz Zürih Pastanesi gelmemişti ama Şişman Pastanesi hâlâ yerindeydi. Seda […]

Devamını Oku