Türkiye’nin kalbi Ankara’dır, Ankara’nın kalbi ise ‘Kızılay’ dersek sanırım yanlış olmaz. Peki Kızılay’ın kalbi neresidir? Farklı yanıtlar verilir mi bilinmez ama birçoğumuz bu soruya ‘Güvenpark’ yanıtını verecektir. Ankaralıların her gün önünden geçtiği, kimi zaman buluşmak için sözleştiği, kimi zaman da soluklanmak için boş bir bankta oturduğu yerdir Güvenpark… Gelin birkaç ay önce yenilenen yüzüyle Ankaralıların […]
Türkiye’nin kalbi Ankara’dır, Ankara’nın kalbi ise ‘Kızılay’ dersek sanırım yanlış olmaz. Peki Kızılay’ın kalbi neresidir? Farklı yanıtlar verilir mi bilinmez ama birçoğumuz bu soruya ‘Güvenpark’ yanıtını verecektir. Ankaralıların her gün önünden geçtiği, kimi zaman buluşmak için sözleştiği, kimi zaman da soluklanmak için boş bir bankta oturduğu yerdir Güvenpark… Gelin birkaç ay önce yenilenen yüzüyle Ankaralıların karşısına çıkan bu güzel parkın geçmişine bakalım.
“Güvenpark’ın ortaya çıkışı”
Cumhuriyet’in ilk yıllarında yurtdışından Ankara’ya davet edilen saygın heykeltıraşlar göze çarpar. Bu isimler günümüzde varlığını koruyan o meşhur heykelleri ve anıtları yapar. 1927’de ünlü İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica’ya ısmarlanan Etnografya Müzesi’nin önündeki Atlı Atatürk Anıtı ve Zafer Çarşısı’nın önündeki Mareşal Atatürk Anıtı, sanatçının önemli eserleri olarak dikkat çeker. Ayrıca Yunus Nadi’nin topladığı paralarla Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippel’e yaptırılan ve 24 Kasım 1927’de açılışı yapılan Zafer Anıtı ise bu alanda Ankara’daki ilk eserlerdendir.
“Ankara’nın İnşası”
1924’te Alman mimar ve şehir planlamacısı Carl Christoph Lörcher, Ankara’ya davet edilerek kendisinden bir şehir planı yapması istenir. 1928’de ise açılan yarışmayı kazanan, yine bir başka Alman Hermann Jansen’in hazırladığı plan ile Ankara’nın inşa süreci başlar. Yeni kent “Yenişehir” adıyla bugünkü Kızılay bölgesinde kurulacaktır. Meşhur “Jansen Planı” 1932’de kabul edilirken Yenişehir’de Meclis ve Bakanlıklar inşa edilecek ve burada “Vekaletler Mahallesi” oluşturulacaktır. Ayrıca bir de park, parkın içinde de bir anıt yapılması öngörülür. Bu proje için de Avusturyalı mimar ve tasarımcı Clemens Holzmeister görevlendirilir. Anıtın konusu ise dönemin gazetelerinden Hakimiyet-i Milliye’ye de konu olur ve “Zabıta Abidesi Nasıl Olacak?” başlıklı haberde şöyle denir: “Bir memleketin jandarma kuvvetleri o memleket halkının can ve mallarını muhafaza eder. Dahiliye Vekaleti bu uğurda ölen kahramanların tezkiri namı için Ankara’da bir abide yaptırıyor.” Haberde 20 metre uzunluğunda yapılacağı belirtilen anıttaki jandarma figürünün bir aileyi koruyacağı ifade edilir. Yazının son bölümünde ise bu anıtın Heykeltıraş Krippel tarafından yapılacağı aktarılır.
“Anıtın Yapımı İçin Seçilen Kişi: Anton Hanak”
Hakimiyet-i Milliye gazetesi Krippel adını ön plana çıkarsa da bu zaman içinde değişir. Clemens Holzmeister, 1924’te Viyana Güzel Sanatlar Akademisi’nde tanıştığı heykeltraş Anton Hanak’ın bu anıtı yapmasını ister. Viyana Akademisi heykel bölümünden mezun olan Hanak dönemin saygın isimlerinden biridir. Viyana’da pek çok esere imza atan Hanak 1931’de Ankara’ya gelerek Atatürk ile görüşür. Hanak, konusu önceden belirlenen, halkın polisle ve jandarmayla olan bağını ifade edecek olan bu anıt için çalışmalara başlar. Ayrıca anıtta Cumhuriyet, huzur için çalışan halk, Gazi sembolü ve de “Emniyet” yazısının mutlaka bulunması istenir. Hanak “Emniyet Anıtı” için taslaklar hazırlar. Görüşmeler neticesinde 7 Kasım 1932’de Türk hükümeti ile sözleşme imzalar ve anıtın yapımına Viyana’da başlar. Ayrıca bu süreçte anıtın yapımı için de çeşitli illerden 214.576 lira toplanır. (1)
“Basında Emniyet Anıtı”
Anıtın yapımı yurtdışında devam ederken Ankara’da da meraklı bir bekleyiş hâkim olur. 3 Kasım 1932 tarihli Servet-i Fünun’da “Ankara’da Emniyet Abidesi – Profesör Hanak abidenin bir örneğini getirdi” başlıklı yazıda anıta dair fotoğraflar paylaşılır. Yazıda Hanak ve Holzmeister’ın anıtın bir örneğini yetkililere sunduğunu, kaidede ‘Emniyet’ kelimesinin yazılı olduğunu, yine anıtta Cumhuriyet’i temsil eden bir figür bulunduğuna değinilir. Ayrıca rölyeflerde polis ile jandarmanın her türlü tehlikeye karşı milleti korumak için tasvir edildiği kaydedilir. Bununla birlikte Hanak’ın heykellere ilişkin bazı değişiklik teklifleri olduğu vurgulanırken “Herkesin merakla beklediği bu abidenin alacağı son şekil bu tekliflere bakılarak meydana konacak ve şüphesiz en güzeli olacaktır.” cümlesiyle yazıya son verilir.
29 Ekim 1933 tarihli Hakimiyet-i Milliye gazetesinde ise “vatanın asayişi ve emniyeti için can verenlerin adlarına Ankara’da yapılmaya başlayan Emniyet Abidesi bu şekilde olacaktır.” cümlesiyle anıta dair bir görsel paylaşılır.
“Hanak’ın Ani Vefatı”
Hanak çalışmalarına devam ederken ani bir kalp krizi neticesinde 7 Ocak 1934 tarihinde vefat eder. Hanak bu süreçte anıttaki Yaşlı Türk’ün tunç dökümünü ve rölyeflerin bir kısmını yapabilmiştir. Holzmeister zaman kaybetmeden Hanak’ın öğrencileriyle görüşerek anıtın tamamlanmasını ister. Öğrenciler, Hanak’ın taslaklarını devam ettirerek anıtın bir cephesindeki rölyefleri hızla tamamlar. Anıt, 27 Haziran 1934’te Viyana’daki Vereinigte Metallwerke dökümhanesinde bir törenle Dahiliye Vekili Şükrü Kaya ve Büyükelçi Hamdi Arpağ’a teslim edilir. Bu törende Avusturya Başbakanı Engelbert Dollfuß da yer alır. Anıtın ön yüzünde halka yardım eden jandarma ve polis figürleri, arka yüzünde ise tarla süren köylü ve farklı kesimleri temsil eden insan figürleri bulunur. Ayrıca “Türk, Öğün, Çalış, Güven” yazısı da eklenir. (1) Afet İnan anılarında bu yazının Atatürk tarafından özellikle konulmasını istediğini vurgular. Ulu Önder anıttaki yazıya ilişkin şu ifadeyi kullanır: “…Türk medeniyeti ile övünmek, yerinde olur. Fakat bu övünmeye layık olmak için bugün çalışmak lazımdır. Her sahada, bilhassa medeniyet âlemine eser vermek için çalışkan olmayı hedef tutmalıdır.” (2) Gazi, bu yazıyı Türk gençlerinin görmesini istemiştir. Burada ‘övün’ kelimesi ile övünmek anlamı çıksa da kaide üzerinde ‘Öğün’ yazmaktadır, bu da Öztürkçe ‘aklını kullan’ anlamı taşır.
“Anıt Açılıyor”
37 metre uzunluğundaki kaidenin orta bloku sekiz metreden, yan kanatları ise ikişer metreden oluşur. Türkiye’ye getirilen anıt 28 Ekim 1934 tarihinde Dahiliye Vekili Şükrü Kaya ve Meclis Başkanı Kazım Özalp bulunduğu Devlet erkânının katılımıyla açılır.
“Anıtın Tamamlanma Süreci”
‘Emniyet Anıtı’ diğer adıyla ‘Güvenlik Anıtı’ olarak bilinen Yenişehir’deki bu anıt her ne kadar açılmış olsa da arka tarafındaki ana rölyeflerde eksiklik bulunur. Holzmeister “Halkın Koruyucusu Gazi” temalı rölyefinin bitirilmesi için Avusturyalı Heykeltıraş Josef Thorak’ı 1935’te Ankara’ya davet eder. Çankaya’ya bakan taraftaki rölyefte “Halkın Koruyucusu Gazi” teması işlenecektir. Hanak’ın tasarımında Atatürk kollarını açarak bir nevi halkı kollarının arasına alacaktır. Anıtı tamamlamak için görevlendirilen Thorak ise bu tasarımı değiştirerek bugünkü “pelerinli Atatürk” figürünü yapmayı tercih etmiştir. Yine Gazi’nin arkasında halk bulunmakta ve Atatürk “yol gösteren kişiyi” simgelemektedir. Anıtın bu kısmı da Thorak tarafından 1935’te tamamlanacaktır.
Ankara günümüzde her ne kadar büyük ve genişlemiş bir kent olsa da Güvenpark yine Ankara’nın kalbinde, yenilenmiş haliyle bizleri beklemektedir. Kimi zaman telaşla içinden kimi zaman arabayla Atatürk Bulvarı’ndan geçerken kafamızı çevirip bakmayı unuttuğumuz bu anıt Cumhuriyet’in ilk yıllarından bize sesleniyor aslında… Atatürk’ün yazılmasını istediği o yazıya dikkatle bakmalıyız ve çok çalışmalıyız… Bu yazı ile Yüce Atatürk bize geçmişten sesleniyor. Evet, “Türk, Öğün, Çalış, Güven” yazısını okuduktan sonra dikkat kesilip bir an için gözlerimizi anıta diktiğimizde Cumhuriyet’in o coşkun heyecanını hissedeceğiz. Hadi gelin yeni yılda Güvenpark’a bir de bu gözle yeniden bakalım…
1- Yazıda yararlanılan ana kaynak: Y. Emre Gürbüz-Can Ertuna, “Ütopyaların Nostaljiye Dönüştüğü Süreçte Bir Simgenin Öyküsü: Ankara Güvenlik Anıtı ve Heykeltıraş Anton Hanak”, Kebikeç Dergisi, 18/2004.
2- Afet İnan. Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, İş Bankası Yayınları, 2012, s. 438-439.
13 Ekim 1923 tarihinde Ankara başkent ilan edilirken aynı zamanda kültürel ve ekonomik bir merkeze de dönüşür. Atatürk’ün çabalarıyla Ankara’nın örnek bir başkent olabilmesi için büyük bir özveriyle çalışmalara başlanır. Bunun için Carl Christoph Lörcher ve Hermann Jansen’e şehir planı hazırlatılır. Ernst Egli, Clemens Holzmeister, Paul Bonatz, Rudolf Belling, Theodor Jost, Robert Oerley, Bruno Taut, […]
Devamını OkuTürkiye’nin kalbi Ankara’dır, Ankara’nın kalbi ise ‘Kızılay’ dersek sanırım yanlış olmaz. Peki Kızılay’ın kalbi neresidir? Farklı yanıtlar verilir mi bilinmez ama birçoğumuz bu soruya ‘Güvenpark’ yanıtını verecektir. Ankaralıların her gün önünden geçtiği, kimi zaman buluşmak için sözleştiği, kimi zaman da soluklanmak için boş bir bankta oturduğu yerdir Güvenpark… Gelin birkaç ay önce yenilenen yüzüyle Ankaralıların […]
Devamını OkuBir zamanlar tüyleri bembeyaz, gözleri parlak, yere hiç konmadan uçan bir güvercin varmış. Onun uçtuğu yerde ne kavga ne gürültü ne küslük ne anlaşmazlık yaşanırmış. İnsanlar güvercini gördüğünde kucaklaşır, türküler söyleyerek gökyüzünde süzülen güvercini selamlarmış. Güvercin, kâh sarp kayalıklardan kâh ağaçlardan bakar, gözünü insanların üstünden hiç ayırmazmış. Rivayet o ki; güvercinin neşesi ve gücü merhametten […]
Devamını OkuUsta sanatçı Zülfü Livaneli, Hacı Bektaş Veli Anma Kültür ve Sanat Etkinlikleri’nde ‘Dostluk ve Barış Ödülü’ne layık görülerek, hoşgörü ve insan sevgisi mirasıyla kurduğu köprüyü bir kez daha gösterdi. Karanfil’e konuşan Livaneli, “İnsanı insan yapan en önemli duygu empatidir. Empati sanat yoluyla diğer insanlara ve canlılara çok daha kolay aktarılabilir. Zaten onun için sanat vazgeçilmez […]
Devamını Oku