Işıl Çalışkan
Tüm Yazıları
Bozkır Kasabasından Ankara’ya
Ana Sayfa Tüm Yazılar Bozkır Kasabasından Ankara’ya

Ercan Kesal’ın kaleminden çıkan “İsim Şehir Film Roman” Kronik Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı. Kesal’ın, Yenal Bilgici’nin sorularına verdiği samimi ve içten cevaplarla örülü bu kitap, okuru bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Sadece bir kitap değil, aynı zamanda hayatın anlamını sorgulayan, geçmişe özlem duyan ve geleceğe dair umut besleyen herkese hitap eden bir rehber. Satırları arasında kaybolurken, […]

Ercan Kesal’ın kaleminden çıkan “İsim Şehir Film Roman” Kronik Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı. Kesal’ın, Yenal Bilgici’nin sorularına verdiği samimi ve içten cevaplarla örülü bu kitap, okuru bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Sadece bir kitap değil, aynı zamanda hayatın anlamını sorgulayan, geçmişe özlem duyan ve geleceğe dair umut besleyen herkese hitap eden bir rehber. Satırları arasında kaybolurken, çocukluğunuzun sıcaklığını, özlediğiniz şehirlerin sokaklarını ve unutulmaz filmlerin büyüsünü yeniden keşfedeceksiniz. Üstelik usta oyuncu ve yazar Ercan Kesal’ın rehberliğinde… Kesal’la kitabı vesilesiyle kelimeler aracılığıyla bir yolculuğa çıktık. 

n‘İsim Şehir Film Roman’ ile belirli kavramlar üzerinden sohbetlere girerken, kişisel bir iç yolculuğa çıkıyorsunuz. Kitapta sizi siz yapan değerlere de şahitlik ediyoruz. Bu yolculukta sizin nasıl kazanımlarınız oldu?

Hâlâ devam eden bir yolculuk. Yine kuşkuları olan, hiçbir şeyden emin olamayan biriyim. Bence aslolan da zaten yolculuğun kendisi. Şunu söyleyebilirim ama kendimi fark etmek ya da yüzleşmekten çekinmemek hususunda epey merhale kat ettim diyebilirim.

nKitapta, hayatımızda iz bırakan kelimeler, şehirler ve filmler üzerine derin sohbetler yer alıyor. Kelimelerin gücü ve anlamı sizin için ne ifade ediyor? Kelimeler, yalnızca bir iletişim aracı mı, yoksa bir dünya kurma, bir gerçeklik inşa etme aracı mı?

Kitaptaki konuşmada da söz ediyorum, kelimeler bizden yaşlı. Bizden önce de varlardı çünkü. Biz onlara rastlıyor ve anlamı bizde saklı yerlere yerleştiriyoruz sadece. Bizden daha çok şey görüp geçirmişler ve bu yüzden sadece bir nesneyi ya da meseleyi işaret eden şekiller olamazlar. Kelimelerin gücüne ve ruhuna inandıktan sonra dünyayla ve insanlarla kurduğunuz ilişki de değişiyor haliyle.

n‘İsim Şehir Film Roman’ kitabı, sinemayla ve edebiyatla olan ilişkinizi yansıtan bir eser. ‘Sinema edebiyattır, edebiyat da sinemadır’ demiştiniz bir söyleşinizde. Sinema ve edebiyat arasındaki o ince çizgiyi siz nasıl tanımlıyorsunuz?

İkisinin derdi de öncelikle insan. Keşfedilemeyen son adayı da keşfetme çabasındalar. Belki tüm yaratıcı sanat dalları için de aynı şeyi söylemeliyiz. Kullandıkları argümanlar farklı olsa da. Sinema resim peşinde, göstermekle ilgili bir evren, edebiyat ise kelimeleri kullanıyor. Sinema çok daha genç bir sanat dalı ama edebiyatsız yani senaryosuz zaten yola çıkamaz. Buyurgan bir özelliği var, edebiyatı kendine hizmet etmekle mükellef kılmış.

nSinemada gerçek ile kurmaca arasındaki ince çizginin kaybolduğundan bahsetmiştiniz. Peki, bir film çekerken ya da bir yazı yazarken bu ‘gerçeklik’ meselesi ile karşılaştığınızda, içsel bir çatışma ya da bir ‘yolculuk’ hissediyor musunuz? Gerçeklik, kurmacanın hizmetinde mi yoksa kurmaca, gerçeği daha derinden anlamamıza mı olanak tanıyor?

Kurmaca bize “başka bir gerçeklik yok, işte olan biten bu” denilen saçma dayatmanın panzehiri ve alternatifidir. Ondan daha gerçek ve daha ilham verici. Gerçeği anlayıp kavrayabilmenin yolu kurmacadan geçiyor. Bozup deforme edip öyle bir form icat ediyoruz ki, sonunda V. Llosa’nın dediği gibi “tersten striptiz yapmak” gibi bir şey ortaya çıkıyor. Giydirirken soymak ve farklı bir çıplaklık icat etmek.

nZamanla olan ilişkiniz, geçmiş ve gelecek arasındaki belirsiz sınırları tarif ediyor. Sinema ile olan bağınızda, zamanın döngüsel işleyişini nasıl gözlemliyorsunuz?

Sinemanın derdi zaman! Geçip gittiğine inanıp, kaybettiğimizi zannettiğimiz zamanı mühürlüyor ve bizim yeniden o zamana dönebilme ona yeniden sahip çıkabilme şansı veriyor. Başka hiçbir sanat dalının beceremediği ya da tevessül edemediği bir eylem bu. Bu yüzden Tarkovski’nin benzetmesi çok yerinde, “sinema mühürlenmiş zamandır.” Ya da zamandan yapılmış bir mozaiktir diyebiliriz.

nErcan Kesal’ı Ercan Kesal yapan şehirlerden biri de Ankara. Ne çok anınız var bu şehirde… Ankara denildiğinde aklınıza ilk olarak ne geliyor?

Ankara Orta Anadolu’nun kıblesidir. Genç ve iddiacıdır. Yeni ve cesur bir Cumhuriyet’in başkenti olmuştur. Bürokrasi kentidir haliyle. Bendeki karşılığı, ilk politik okumalarımı, ilk siyasal eylemlerimi yaşadığım, haysiyetli ve memleketsever bir entelektüel kesimle tanışıp iç içe olduğum bir kent. Bir bozkır kasabasından gelip böyle bir çevrenin içinde yer almak, Siyasal gibi okulun öğrencisi olmak büyük bir şanstı benim için.

nAnkara, politika atmosferinin yanı sıra sanatçılarıyla da adından söz ettiriyor. Genelde kalıcı oluyor bu şehrin sanatçıları. Ankara’nın sanatla nasıl bir ilişkisi var sizce?

Gürbüz ve samimidir Ankara. İçinden çıkan sanatçıları disiplinli ve coşkundurlar. Birbirleriyle ortaklaşmacı ve yardımsever bir ilişkileri vardır. İstanbul deyince akla gelen ya da onda rastlanan “yarışmacı, haset ve entrikaya yatkın ruh hali” Ankara için geçerli değil ya da henüz geçerli değildir.

Yazarın Diğer Yazıları
Barış Önce Kendimizde Başlar

Usta sanatçı Zülfü Livaneli, Hacı Bektaş Veli Anma Kültür ve Sanat Etkinlikleri’nde ‘Dostluk ve Barış Ödülü’ne layık görülerek, hoşgörü ve insan sevgisi mirasıyla kurduğu köprüyü bir kez daha gösterdi. Karanfil’e konuşan Livaneli, “İnsanı insan yapan en önemli duygu empatidir. Empati sanat yoluyla diğer insanlara ve canlılara çok daha kolay aktarılabilir. Zaten onun için sanat vazgeçilmez […]

Devamını Oku
Memleketin Kumaşı Asil, Bu Kiri Halk Temizleyecek

Koyu Mavi Memleket Kumaşı isimli son kitabıyla Cumhuriyet’in gizli kahramanlarının öykülerini kaleme alan Sunay Akın, “Memleketin kumaşı hâlâ asil, hâlâ güzel, tüm renkleriyle. Fakat emperyalist senaryolar bu kumaşı kirletiyor. Onu kirlerden arındıracak olan da yine halktır.” dedi Cumhuriyet’in görülmeyen hikâyelerini, bilginin kıyısında kalmış kahramanlarını yeniden gün yüzüne çıkaran bir anlatıcı o. Şair duyarlılığıyla tarihsel ayrıntılara […]

Devamını Oku
Bu Sayıdan Yazılar
Güvercini Kim Yıkayacak

Bir zamanlar tüyleri bembeyaz, gözleri parlak, yere hiç konmadan uçan bir güvercin varmış. Onun uçtuğu yerde ne kavga ne gürültü ne küslük ne anlaşmazlık yaşanırmış. İnsanlar güvercini gördüğünde kucaklaşır, türküler söyleyerek gökyüzünde süzülen güvercini selamlarmış. Güvercin, kâh sarp kayalıklardan kâh ağaçlardan bakar, gözünü insanların üstünden hiç ayırmazmış. Rivayet o ki; güvercinin neşesi ve gücü merhametten […]

Devamını Oku
Barış Önce Kendimizde Başlar

Usta sanatçı Zülfü Livaneli, Hacı Bektaş Veli Anma Kültür ve Sanat Etkinlikleri’nde ‘Dostluk ve Barış Ödülü’ne layık görülerek, hoşgörü ve insan sevgisi mirasıyla kurduğu köprüyü bir kez daha gösterdi. Karanfil’e konuşan Livaneli, “İnsanı insan yapan en önemli duygu empatidir. Empati sanat yoluyla diğer insanlara ve canlılara çok daha kolay aktarılabilir. Zaten onun için sanat vazgeçilmez […]

Devamını Oku