Sanatla örülmüş bir hayat. Sahneler onun evi, tiyatro hayatı oldu. Her sahne, her rol onun iç dünyasının bir parçası. Müjdat Gezen’den söz ediyoruz. Usta sanatçı, 10 yaşında ilk kez adım attığı tiyatro sahnesinde, 67 yıllık bir serüvenin kapılarını araladı. Bu yıllar boyunca hem sanat dünyasına hem de izleyicilere eşsiz deneyimler sundu ve Türk tiyatrosunun duayenlerinden […]
Sanatla örülmüş bir hayat. Sahneler onun evi, tiyatro hayatı oldu. Her sahne, her rol onun iç dünyasının bir parçası. Müjdat Gezen’den söz ediyoruz. Usta sanatçı, 10 yaşında ilk kez adım attığı tiyatro sahnesinde, 67 yıllık bir serüvenin kapılarını araladı. Bu yıllar boyunca hem sanat dünyasına hem de izleyicilere eşsiz deneyimler sundu ve Türk tiyatrosunun duayenlerinden biri haline geldi. Oyunculuğuyla tiyatro ve sinemaya kazandırdıklarının ötesinde, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’yle de bir ekol oluşturdu. Bu merkez; Gökçe Bahadır, Ezgi Mola, Şevket Çoruh, İlker Ayrık, Şebnem Bozoklu gibi yüzlerce yetenekli ismin yetişmesine vesile oldu.
Gerek duruşuyla gerek sözleriyle Mustafa Kemal Atatürk’e olan sevgisini her fırsatta ifade eden Gezen, Cumhuriyet’in ilanının 101’inci yılında, 29 Ekim’de 82’nci yaşını kutluyor. Bu vesileyle Gezen ile sanat serüveninde bir yolculuğa çıktık.
29 Ekim ülkemiz için çok önemli bir gün. Cumhuriyet’in ilan edildiği tarih. Böyle bir günde doğmuş olmak size ne hissettiriyor?
Vallahi ben küçük yaşlarda bütün 29 Ekim kutlamalarını benim doğum günüm için yapılıyor zannederdim. Fatih’te Şehitler Parkı’nda havai fişekler patlatılırdı. Bir gün anneme dedim ki “Anne bu kadar masrafa ne gerek vardı?” Sonra çocukluk arkadaşım Selahattin, “Salak senin için değil, bugün bayram, onu kutluyorlar.” dedi. Bütün dünyam yıkıldı.
İlk Cumhuriyet Bayramı’nızı hatırlıyor musunuz?
Hatırlıyorum evet. 5 yaşımdaydım. Hırkai Şerif’ten tramvaya bindik. 3 durak sonra Saraçhane’deki parkta kutlamalar var. Fener Alayı’na gidiyoruz. Tramvayın penceresinden bakıyorum bir elimden annem bir elimden ablam tutuyor, ayakta gidiyoruz. Tramvay durdu. Annem, ablam beni aldı zannetmiş, ablam da annem aldı zannetmiş. İkisi de inmişler. Ben tramvayla Vezneciler’e kadar gittim tek başıma. Beni tramvayda unuttular. Ve sonunda tramvayı takip edip geldiler. Dedim “Aşk olsun ya ben paket miyim?”
29 Ekim’in en önemli kazanımları neler sizce?
Mustafa Kemal’in en büyük armağanı Cumhuriyet. Daha ne olsun? Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının bu ülkeye sağladıklarından memnun olmayanlar, neden memnun olmadıklarına bakacaklar. Atatürk’ü sevmeyenler, neden sevmediklerine bakacaklar; çünkü onların çıkarlarına dokundu. Onların istismar kapılarını kapattı. Kuran-ı Kerim-i Türkçeye çevirdi. Türkçesini herkes anlamaya başlayınca onların söyledikleriyle örtüşmemeye başladı. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’a Mustafa Kemal’in kendi cebinden verdiği parayla çevrildi ilk Kuran-ı Kerim. Onun için Cumhuriyet’i ve kazanımlarını -yalnız inkılaplarıyla değil genel olarak da- birçok dünya ülkesi kendisine örnek almıştır.
Bu yıl sizin ödül yılınız. Antalya Altın Portakal’da ‘Cumhuriyet’e Hizmet Yaşam Boyu Onur Ödülü’ aldınız. Bu ödülün sizin için anlamı ayrı olmalı çünkü kendinizi “Cumhuriyet Çocuğu” olarak tanımlıyorsunuz. Bu ödülün anlamını sizden dinlemek isterim.
Bunlar beni çok mutlu ediyor. Ödüller sanatçıları güçlendirir sanatçıların umudunu tazeler. Beni de bu yaşta düşündükleri, onurlandırdıkları için ben de onur duydum. Sağ olsunlar.
Ankara sizin için ne ifade ediyor?
Yahya Kemal’e “Ankara’nın en çok neyini seversin? diye sormuşlar. “İstanbul’a dönüşünü” demiş (Gülüyor). Ankara’da çok seyircim var. Tabii onlarla da buluşmak, kavuşmak istiyorum. Nitekim 5 Aralık’ta Ankara Nâzım Hikmet’te tek kişilik interaktif gösterimle Ankaralılarla buluşacağım. İçinde hem film gösterisi var. Hem yeni çektiğim bazı unsurları görecek seyirci hem de bana sorular soracaklar.
Ankara’da geçen bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
En son Baba-Kız oyunuyla gitmiştim. Yine Nâzım Hikmet’te oynamıştım. En önde Ahmet Necdet Sezer oturuyordu. Benim can dostum İsmet Paşa’nın kızı Özden İnönü Toker oturuyordu. Benim en çok sevdiğim dostlarımdan bir diğeri Hikmet Çetin oturuyordu. Ankara’daki dostlarım beni yalnız bırakmamıştı. Salon doluydu, ayakta da seyirci vardı. Beni çok mutlu etmişlerdi.
Çankaya da Ankara’nın gözbebeğidir. Ankara’ya her gittiğimde Çankaya’ya çıkar İsmet Paşa’nın müzesi olan Pembe Köşk’ünde Özden Hanım’la oturur yemek yer çay içeriz.
Ankara seyircisini nasıl tarif edersiniz?
Sanata çok düşkündür Ankara seyircisi. Devlet Tiyatrosu kurulduğu günden itibaren Devlet Opera ve Balesi bu sanatların sevdirilmesinde çok büyük etken olmuştur. Çankaya da Ankara’nın gözbebeğidir.
67 yıldır sanatla iç içesiniz. Geriye dönüp baktığınızda ne görüyorsunuz?
İyi ki bu mesleği yapmışım. Tiyatro zengin mesleği değildir ama kendisi zengin bir meslektir. Ne isterseniz o olursunuz. Mesela bir beyaz önlük giyiyorsun doktor oluyorsun, bir siyah cüppe takıyorsun avukat oluyorsun.
İnteraktif Gösteri’ isimli performansınızla sahnelerdesiniz. İsmiyle müsemma bu gösteride seyirciyle birebir iletişimdesiniz. Neden bu şekilde olmasını tercih ettiniz?
Çünkü Türk halkına sorgulamak yasaklandı. Soru sorma, öyle sorma böyle sor. Hatta bana al da şu soruları sor diye peşin verilir hale geldi. Soru, sorana ait bir şeydir. Soru soran, istediğini sorar. Soru sormak sorgulamanın başlangıcıdır. İnsan hayatı da soru sorgulamayla başlar. Bunu maalesef kısıtladılar. Ben diyorum ki, istediğinizi sorun. Özel hayat, tiyatro, sinema, televizyon politika… Sorularda denetim yok.
Sizi şaşırtan sorular geliyor mu?
Vallahi artık halk uyanmış. Sorgulama da yapıyor. Hatta sorduğu soruya yorum bile yapıyor.
Enerjinizi neye borçlusunuz?
Şu anda çok enerjik olduğum söylenemez. 29 Ekim’de 82 yaşına basıyorum. Bel fıtığımdan dolayı oturarak oynuyorum. Seyirci de beni hoş karşılıyor. Devamlı ayakta durmayı beceremiyorum artık.
Bunlara rağmen düzenli sahne almak da enerjik olduğunuzun göstergesi bence…
Doğru söylüyorsun. Ben tiyatroyu bıraksam da o beni bırakmıyor.
Siz sahneye 10 yaşında çıktınız ve bir daha hiç ayrılmadınız. Bugün bu mesleği yapmak isteyen gençlere ne tavsiye edersiniz?
Ben hiç tavsiye vermem. Çünkü sonradan yaptığı işte mutlu olmaz. “Ya bana bunu Müjdat Hoca tavsiye etmişti ama keşke etmeseydi” desin istemem. Onun için hayattan öğrendiklerinden, yaşayıp görüp özümsediklerinden kendin süzeceksin. Ondan sonra kendi karar versin. Onun bunun tavsiyesiyle iş yapmak Türkiye’yi bu hale getirdi zaten. Bize büyüklerimizin tavsiye ettiklerine bir de ülkenin ekonomik, sosyolojik ve adalet durumuna bakın. Ne demek istediğimi anlarsınız.
Usta sanatçı Zülfü Livaneli, Hacı Bektaş Veli Anma Kültür ve Sanat Etkinlikleri’nde ‘Dostluk ve Barış Ödülü’ne layık görülerek, hoşgörü ve insan sevgisi mirasıyla kurduğu köprüyü bir kez daha gösterdi. Karanfil’e konuşan Livaneli, “İnsanı insan yapan en önemli duygu empatidir. Empati sanat yoluyla diğer insanlara ve canlılara çok daha kolay aktarılabilir. Zaten onun için sanat vazgeçilmez […]
Devamını OkuKoyu Mavi Memleket Kumaşı isimli son kitabıyla Cumhuriyet’in gizli kahramanlarının öykülerini kaleme alan Sunay Akın, “Memleketin kumaşı hâlâ asil, hâlâ güzel, tüm renkleriyle. Fakat emperyalist senaryolar bu kumaşı kirletiyor. Onu kirlerden arındıracak olan da yine halktır.” dedi Cumhuriyet’in görülmeyen hikâyelerini, bilginin kıyısında kalmış kahramanlarını yeniden gün yüzüne çıkaran bir anlatıcı o. Şair duyarlılığıyla tarihsel ayrıntılara […]
Devamını OkuBir zamanlar tüyleri bembeyaz, gözleri parlak, yere hiç konmadan uçan bir güvercin varmış. Onun uçtuğu yerde ne kavga ne gürültü ne küslük ne anlaşmazlık yaşanırmış. İnsanlar güvercini gördüğünde kucaklaşır, türküler söyleyerek gökyüzünde süzülen güvercini selamlarmış. Güvercin, kâh sarp kayalıklardan kâh ağaçlardan bakar, gözünü insanların üstünden hiç ayırmazmış. Rivayet o ki; güvercinin neşesi ve gücü merhametten […]
Devamını OkuUsta sanatçı Zülfü Livaneli, Hacı Bektaş Veli Anma Kültür ve Sanat Etkinlikleri’nde ‘Dostluk ve Barış Ödülü’ne layık görülerek, hoşgörü ve insan sevgisi mirasıyla kurduğu köprüyü bir kez daha gösterdi. Karanfil’e konuşan Livaneli, “İnsanı insan yapan en önemli duygu empatidir. Empati sanat yoluyla diğer insanlara ve canlılara çok daha kolay aktarılabilir. Zaten onun için sanat vazgeçilmez […]
Devamını Oku