Işıl Çalışkan
Tüm Yazıları
Ankara’da Olduğu Sürece O Şarkı Var Olacak…
Ana Sayfa Tüm Yazılar Ankara’da Olduğu Sürece O Şarkı Var Olacak…

40 yılı devirmiş bir müzik grubu düşünün. Şarkıları her dinleyişte ilk günkü hissi yaşatmayı başarıyor. Ankara’dan Abim Geldi, Ellerimde Çiçekler, Sen Benim Şarkılarımsın ve onlarcası… Grup Gündoğarken dediğinizi duyar gibiyim. Birçoğumuzun anılarına eşlik eden Gündoğarken şarkıları şimdi yeni müzisyenlerin yorumu ve düzenlemesiyle yeniden hayat buluyor.  “Gündoğarken – Patika Vol.1, Pt.1” ve “Gündoğarken – Patika Vol.1, […]

40 yılı devirmiş bir müzik grubu düşünün. Şarkıları her dinleyişte ilk günkü hissi yaşatmayı başarıyor. Ankara’dan Abim Geldi, Ellerimde Çiçekler, Sen Benim Şarkılarımsın ve onlarcası… Grup Gündoğarken dediğinizi duyar gibiyim. Birçoğumuzun anılarına eşlik eden Gündoğarken şarkıları şimdi yeni müzisyenlerin yorumu ve düzenlemesiyle yeniden hayat buluyor. 

“Gündoğarken – Patika Vol.1, Pt.1” ve “Gündoğarken – Patika Vol.1, Pt.2” olarak yayımlanan albümde Mabel Matiz, Adamlar, Ufuk Beydemir, Dilhan Şeşen ve Gökçe gibi isimler yer alıyor. Söz ve müzikleri İlhan Şeşen’e ait olan parçaların aranje koltuğunda ise Umut Çetin, Sabi Saltiel, Sezer Dinç, Adamlar ve Ufuk Beydemir oturuyor. Projenin devamında ise Grup Gündoğarken’in parçalarını sürpriz isimler yeniden yorumlayacak. Grubun kurucularından Burhan Şeşen ile 40 yıllık müzik serüvenlerinde bir yolculuğa çıktık. Gündoğarken’in Tribute albümüne ve Ankara’dan Abim Geldi’nin hikâyesine değindik. 

Gündoğarken 40’ıncı yaşını kutluyor. Geriye dönüp baktığınızda ne görüyorsunuz?

Evet, bir müzik grubunun 40’ıncı yılını kutlaması çok önemli geliyor bana. Bütün zorluklarına, hoyratlıklarına rağmen bir kez daha dünyaya gelme şansım olsaydı, sanırım yine bu mesleği seçerdim. Çok yıllar önce amatörce müzik yaptığımız zamanlarda şarkılarımızın bu kadar karşılık bulacağını pek düşünmemiştim. Hele ki bir meslek olarak hiç. Müziği çok seviyordum ama arabeskin, taverna ve fantezi müziğin, yabancı sözlere Türkçe sözler yazarak “aranjman” adı altında sunulan bir müzik tarzının karşısında bizim nahif şarkılarımızın ne kadar şansı olabilirdi ki? Ama öyle olmadı. Şarkılarımız, ne mutlu bize ki, milyonlarca insanın duygularına tercüman oldu ve olmaya devam ediyor.

40 yıl boyunca müzikle iç içe olmanın sonuçlarıyla ilgili konuşmak isterim. Bugün baktığınızda, genç yaşlardaki Burhan Şeşen ile şu anki Burhan Şeşen arasında nasıl bir fark görüyorsunuz?

Bedensel farklılıklarım dışında, 40 yıl öncekiyle bugün arasında müzikal bakışımda çok fark yok. Hâlâ bir şarkıyı dinlerken şarkının sözlerine, neyi nasıl anlattığına bakarım, sonrasında da armonik yapısı ve icrasına. Bir duyguyu basit bir şekilde anlatmak çok zordur. Basitlik, bayağılığa kaçınca ortaya ne yazık ki dinlenilmez şarkılar çıkar. Teknolojinin gelişmesiyle, evindeki bilgisayara müzik programı yükleyen herkes kendisini besteci ve yorumcu olarak görüyor. Dijital platformlarda da bunları yayımlamak kolaylaşınca her gün binlerce sözde şarkı dinleyiciyle buluşuyor. Günümüzde iyi müzik yapan gençlerin işi çok zor. Binlerce çöp arasında bir pırlantayı bulmak hiç de kolay değil.

Müzikle ilgili en büyük hayaliniz gerçekleşmiş olsa, bu ne olurdu?

Müzikle ilgili en büyük hayalim, şarkılarımla dünyayı değiştirebileceğime olan inancım. Ve bu ölene kadar da sürecek, bu yüzden bu hayalim de hep devam edecek.

Ankara’dan Abim Geldi albümünü Gündoğarken’in dönüm noktası olarak gördüğünüzü biliyorum. Bunda “Ankara’dan Abim Geldi” şarkısının ne kadar etkisi var sizce?

Bu albüm sanırım kitlelerle tam anlamıyla buluşmamızı sağlayan ilk albümdür. Tüm şarkıların düzenlemesini o zaman 20›li yaşlarında olan Ozan Doğulu yapmıştı. Sanırım Ozan’ın da profesyonel olarak aranjör koltuğuna oturduğu ilk iştir bu. Zaten Ozan, Kenan, Canan ve anneleri Serpil Hanım ve de rahmetli Yurdaer Doğulu ile yıllara dayanan bir dostluğumuz vardı. Bu hâlâ da devam eder. Ülkemizin yetiştirdiği en iyi müzisyenlerdendir Kenan ve Ozan. Buradan da tüm Doğulu Ailesi’ne bir selam gönderelim.

Gelelim “Ankara’dan Abim Geldi” şarkısına. Söz ve müziği amca İlhan Şeşen’e ait olan bu şarkı, bence eşi benzeri olmayan bir şarkıdır. “Ankara’dan Abim Geldi” Gökhan ve benim babamıza, İlhan Şeşen’in ağabeyi Turhan Şeşen’e, nam-ı diğer Şeşen Kaptan’a yazılan bir şarkıdır. O zamanlar babam, Ankara’da Özel Filo Komutanı bir pilot ve de arada bir İstanbul’a büyükbaba ve babaannemi ziyarete gidiyoruz. Rahmetli babaannem de biz gittiğimiz zaman börekler açıyor, dolmalar sarıyor, tatlılar yapıyor. Yani gerçekten de “evde bir bayram havası” oluyor. Amca İlhan Şeşen de -o yıllarda da idolü olan- ağabeyine yapılan bu coşkulu karşılamayı hafif buruklukla izleyip, “Annem babam beni çok severmiş ama aslında ağabeyimi daha çok seviyorlar” sitemiyle bu unutulmaz şarkıyı yapıyor. Ankara olduğu sürece var olacak bir şarkı…

Gündoğarken saygı albümü de ‘Gündoğarken – Patika’ adıyla yayımlanıyor. Bu projenin sizin için önemini dinlemek isterim…

Yıllarca şarkılarımızı söyleyen ve hâlâ da söylemek isteyen çok değerli müzisyenler var. Onun için aslında kafamızda hep böyle bir proje vardı, ama bir türlü vakit bulamıyorduk. Çok değerli müzisyen kardeşimiz Ufuk Beydemir’in girişimi sayesinde hayata geçti bu proje. Ufuk, hangi şarkıyı beğense, birçoğunun altında bizim isimlerimizi görünce, bizi böyle bir albüm yapmanın şart olduğuna inandırdı ve bu proje ortaya çıktı. Biz aslında Gündoğarken’in 40’ıncı yılında, yani 2023 yılında çıkmasını düşünüyorduk ama 41’inci yıla kısmetmiş. En büyük handikap bizler için, ne yazık ki, birçok dostumuzun bu albümde yer alamaması olacak. Zira 30 şarkıyla kısıtlı bu albüm. Hatta 20 ile başladık, 30›a çıktı, belki de 41›de son bulur.

Patika ismi nereden geliyor?

Patika, Gökhan’ın bir gün bir söyleşide kurduğu bir cümleden aklımıza geldi. Demişti ki Gökhan, “Biz müzik yolculuğumuzda otobanları değil, patikayı tercih ediyoruz.” Gerçekten de hiçbir yere gitmek için acelemiz yok. Patikadan gidelim ama ormanın kokusunu, kuşların cıvıltısını, akan derenin şırıltısını işitelim. Fark edelim. Mühim olan yolculuğun ta kendisi.

Albümde Adamlar “Ankara’dan Abim Geldi” parçanızı yorumladı. Gerçek bir cover olmuş. Siz dinlediğinizde ne hissettiniz?

Adamlar albümdeki tüm müzisyenler gibi çok değerli bizim için. Ben de yaptıkları cover’ı çok beğendim. Buradan da albümde yer alan ve yer alacak olan tüm sanatçılara, Gündoğarken adına çok teşekkür ederim.

Ankara, Gündoğarken’in müziği için nasıl bir anlam taşıyor?

Ankara deyince bir dakika durmak lazım. Özellikle Emek Mahallesi 65. Sokak deyince… Zira o yıllarda bizdeki müzik yeteneğini gören mahallemizin abileri, bizleri Pink Floyd’la, Cat Stevens’la tanıştırınca müzikal yolculuğumuz bambaşka bir yola evrildi. Daha öncesinde Polis Radyosu dinleyip günün müzikal beğenisine göre şarkılar yaparken, birden kent ozanlığına doğru yol almaya başlamıştık 70›li yılların ortalarında. Ama o yıllarda yaptıklarımız da gün ışığına çıksın diye, özellikle Gökhan’ın o yıllarda yaptığı şarkılardan oluşan “95.5 Polis Radyosu” diye bir projemiz de hâlâ devam ediyor, her ay o yıllara ait bir şarkı ile yoluna devam ediyor.

Ankara’da unutamadığınız bir sahne anınız var mı?

Ankara ile ilgili çok travmatik bir sahne anımız var. Gökhan’la beraber Bahçelievler Ortaokulu’nda öğrenciyiz. Gökhan Anneler Günü için bir şarkı yapmış, ben de söyleyeceğim. Günlerce süren provalar sonrasında okulun çok amaçlı salonunda şarkımızı icra ederken birdenbire okulun müdürü ayağa kalkıp, “Kesin be, kesin! Daha oynak bir şeyler çalın!” demişti. O gün gördüm ki, bu ülkede iyi bir şey yaptığınız zaman kimse sırtınızı sıvazlamıyor. Hep bir şeylere rağmen sürecek bu çabanız.

Müziklerinizle toplumda yarattığınız etkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Müziğin toplumsal gerçekliklerle ilişkisi ne kadar önemli sizce?

Benim şöyle bir bakışım var: Sanki Gündoğarken dinleyicisi yerlere tükürmez, sıraya girer, haksızlığa ve hukuksuzluğa dayanamaz, çevre ve hayvan dostudur; demokrattır, Atatürkçüdür, laiktir; savaş karşıtıdır; kadın-erkek eşitliğinin savunucusudur vb. Bu sebeple dinleyicimize büyük bir sorumluluğumuz var. Bunun için hiçbirimizi magazin haberlerinde, özel hayatımızla gündemde kalarak göremezsiniz. Gönül isterdi ki, derdimizi çok daha fazla kişiye anlatma şansımız olsun, şarkılarımızın söyleyenlere değil, bize ait olduğu bilinsin. Çok şey mi istedim, yoksa?

Çok değil az bile bence… Gündoğarken›i diğer gruplardan ayıran en önemli özellik nedir?

Bizi diğer gruplardan ayıran en önemli özelliğimiz yazdığımız sözler, şarkılarımızı bağırıp çağırmadan söylememiz, didaktik bir şekilde mesaj verme kaygısı taşımamamız ve de akustik müzikal yapımızdır.

Yazarın Diğer Yazıları
Barış Önce Kendimizde Başlar

Usta sanatçı Zülfü Livaneli, Hacı Bektaş Veli Anma Kültür ve Sanat Etkinlikleri’nde ‘Dostluk ve Barış Ödülü’ne layık görülerek, hoşgörü ve insan sevgisi mirasıyla kurduğu köprüyü bir kez daha gösterdi. Karanfil’e konuşan Livaneli, “İnsanı insan yapan en önemli duygu empatidir. Empati sanat yoluyla diğer insanlara ve canlılara çok daha kolay aktarılabilir. Zaten onun için sanat vazgeçilmez […]

Devamını Oku
Memleketin Kumaşı Asil, Bu Kiri Halk Temizleyecek

Koyu Mavi Memleket Kumaşı isimli son kitabıyla Cumhuriyet’in gizli kahramanlarının öykülerini kaleme alan Sunay Akın, “Memleketin kumaşı hâlâ asil, hâlâ güzel, tüm renkleriyle. Fakat emperyalist senaryolar bu kumaşı kirletiyor. Onu kirlerden arındıracak olan da yine halktır.” dedi Cumhuriyet’in görülmeyen hikâyelerini, bilginin kıyısında kalmış kahramanlarını yeniden gün yüzüne çıkaran bir anlatıcı o. Şair duyarlılığıyla tarihsel ayrıntılara […]

Devamını Oku
Bu Sayıdan Yazılar
Güvercini Kim Yıkayacak

Bir zamanlar tüyleri bembeyaz, gözleri parlak, yere hiç konmadan uçan bir güvercin varmış. Onun uçtuğu yerde ne kavga ne gürültü ne küslük ne anlaşmazlık yaşanırmış. İnsanlar güvercini gördüğünde kucaklaşır, türküler söyleyerek gökyüzünde süzülen güvercini selamlarmış. Güvercin, kâh sarp kayalıklardan kâh ağaçlardan bakar, gözünü insanların üstünden hiç ayırmazmış. Rivayet o ki; güvercinin neşesi ve gücü merhametten […]

Devamını Oku
Barış Önce Kendimizde Başlar

Usta sanatçı Zülfü Livaneli, Hacı Bektaş Veli Anma Kültür ve Sanat Etkinlikleri’nde ‘Dostluk ve Barış Ödülü’ne layık görülerek, hoşgörü ve insan sevgisi mirasıyla kurduğu köprüyü bir kez daha gösterdi. Karanfil’e konuşan Livaneli, “İnsanı insan yapan en önemli duygu empatidir. Empati sanat yoluyla diğer insanlara ve canlılara çok daha kolay aktarılabilir. Zaten onun için sanat vazgeçilmez […]

Devamını Oku