Karanfil Dergi
Tüm Yazıları
Atatürk ve Yılbaşı
Ana Sayfa Tüm Yazılar Atatürk ve Yılbaşı

Soğuk, karlı bir Ankara sabahı… 31 Aralık 1928 günü Mustafa Kemal için bir hayli zor geçer. 1 Kasım’da yasalaşan Harf Devrimi’yle birlikte içinde büyük bir heyecan vardır aslında… Öyle ki 1 Ocak 1929’da Millet Mektepleri açılacak ve Türk milleti okuma yazma seferberliğine başlayacaktır.  Ancak bu sevinci gölgeleyen bir hadise yaşanır o gün. Büyük eğitim devrimcisi […]

Soğuk, karlı bir Ankara sabahı… 31 Aralık 1928 günü Mustafa Kemal için bir hayli zor geçer. 1 Kasım’da yasalaşan Harf Devrimi’yle birlikte içinde büyük bir heyecan vardır aslında… Öyle ki 1 Ocak 1929’da Millet Mektepleri açılacak ve Türk milleti okuma yazma seferberliğine başlayacaktır. 

Ancak bu sevinci gölgeleyen bir hadise yaşanır o gün. Büyük eğitim devrimcisi Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati, 31 Aralık günü 11.30’da apandisitinin aniden patlaması sonucu ameliyata alınır. Durumu oldukça kritik olan Necati’nin vaziyetini anbean takip eden Mustafa Kemal için o yılbaşı gecesi oldukça kaygılı geçer. Manevi kızı Afet İnan “Gazi her haber alışında düşünceli ve endişeli hale geliyor. ‘Yazık olur, çok yazık olur, kurtarılmalı!’” dediğini anlatır. Maalesef ertesi gün 1 Ocak 1929’da 10’u 10 geçe, Necati henüz 36 yaşında son nefesini verirken Mustafa Kemal de bu vakitsiz ölüm karşısında gözyaşlarını tutamaz. Afet İnan “İlk ve belki de son defa olarak Gazi’nin acı duyarak ağladığına şahit oluyordum.” diyecektir. Falih Rıfkı da bu ölüm karşısında Mustafa Kemal’in hıçkırıklara boğularak ağladığını aktarır. (1)

Bu havadis nedeniyle Mustafa Kemal’in bu yılbaşı gecesi hüzünlü geçer. 

Ona dair bildiğimiz bir başka yılbaşı gecesi ise Ankara’da Hariciye Köşkü’nde 31 Aralık 1929’da gerçekleşir. Bu geceye Mustafa Kemal de katılarak daveti onurlandırır. 

“1932-1933 Yılbaşında Kendisine Verilen Hediye: Kitap”

31 Aralık 1932 gecesi… Gazi, Ankara Palas’ta Hilal-i Ahmer’in, yani Kızılay’ın yılbaşı balosunu şereflendirir. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip kürsüye çıkar ve kalabalığa hitap eden bir konuşma yapar: 

“Hanımlar, Beyler! Bir saat bir çeyrekten beri yeni yıla girmiş bulunuyoruz. Bu dakikada herkes sevdiklerini memnun etmek, onlara en kıymetli hediyelerini vermekle meşguldür. Ben de müsaadenizle Büyük Reis’imize naçiz olmakla beraber kendilerini çok sevindireceğini bildiğim bir hediyeyi takdim ediyorum.” diyerek üç kitap hediye eder. Bunlar; Birinci Türk Tarih Kongresi Zabıtları, Söz Derleme Kılavuzu ve Dil Kurultayı Kararları adlı eserlerdir. Ardından Gazi, kürsüye çıkarak bir teşekkür konuşması yapar: 

“Bu anda duyduğum saadet büyüktür. Kıymetli Maarif vekilimizin bu armağanından dolayı teşekkür ederim. Kendisinden ve diğer vekillerimizden her an böyle armağanlar beklerim. Vekil Bey’in naçiz dedikleri bu armağan hakikatte çok değerlidir.” (2) 

Ardından Reşit Galip, armağan ettiği kitaplardan birini açar ve bir bölüm okur. Bu anları heyecanla dinleyen Mustafa Kemal yeni yıla Ankara Palas’ta Ankaralılarla birlikte girer. 

“Diğer Bir Yılbaşı”

Hasan Rıza Soyak da anılarında Atatürk’ün İstanbul’daki bir yılbaşına yer verir. “İstanbul’a tam yılbaşı gecesi başlarken varmıştık. Rıhtımda karşılamaya gelen arkadaşlar Atatürk’ün bizi Park Otel’de beklediğini haber verdiler. Doğruca otele gittik. (…) Atatürk otelin yemek salonundaydı. Dr. T. Rüştü Aras’ı yanına beni de karşısına oturttu. (…) O gece Park Otel’den sonra hep beraber Konak (Tokatlıyan) Oteli’ne gitmiş, sabaha kadar neşe içinde eğlenmiştik.” diye anlatır. (3)

Hilmi Yücebaş da aynı geceyi anlatırken, o yılbaşı gecesinde İstanbullularla birlikte kutladığını belirtir. 

“Yılbaşı gecesi Tokatlıyan’dayız. ‘Atatürk geliyor’ dediler. Salon birden karıştı ve alkışlar koptu. (…) O halkın arasına mütevazı bir vatandaş gibi karıştı. Bir vatan kurtaran kahraman, halk ile gülüp eğlendi. Harmandalı oynadı. Halay çekti.” (4) 

“Atatürk’ün Son Yılbaşı Gecesi”

31 Aralık 1937 gecesi… Rahatsızlığının yavaş yavaş belli olmaya başladığı bu dönemde Mustafa Kemal, Çankaya Köşkü’ndedir. 1937’den 1938’e bağlanacak olan bu geceye sofrasına bakan Cemal Granda tanıklık eder. Granda şöyle anlatır: 

“O zamanki Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, Köşkte bulunuyordu. Kütüphaneye çağırttı: ‘Doktor, ben bu gece bir tarafa çıkmayacağım. Sen de her halde suare görmekten bıkmışsındır. Yılbaşını burada geçiririz’ dedi. 

Tevfik Rüştü Aras’ın yüzünde bir sevinç halesi dalgalandı. Böyle bir şeyi aklından geçiriyordu: ‘Sevinç duyarım Paşam’ diye karşılık verdi. O gece herkes eğlenirken, Cumhurbaşkanıyla Dışişleri Bakanı baş başa vermişler, yılın olaylarını ve gelecek yılda yapılacak işleri görüşüyorlardı. O sırada yanlarına Kavalalı İsmail Hakkı gelince konuyu değiştirip, günün olaylarına sözü getirdiler. Havadan sudan konuşmaya başladılar. Gecenin yarısına doğru yatak odasına geçildi. (…) Atatürk, elbiselerini, çamaşırlarını ara sıra çok sevdiği kimselere dağıtırdı. O gece de öyle yaptı. Elbiselerinden, gömleklerinden, kravatlarından yılbaşı hediyesi olarak dağıttı. Tevfik Rüştü Aras, teşekkür ettikten sonra şunları söyledi: ‘Paşam, mendilden ayakkabıya kadar giyeceklerinizi bize vermekten hoşlanıyorsunuz. Bu gece başka arkadaşları da çağırıp sevindirseydik. (…) Bu güzel yılbaşı gecesinin anısı olarak sizden bir şeyler taşısaydık ne iyi olurdu’ dedi. Atatürk de Bakanın bu sözlerine katıldı: ‘A doktor, bunu niçin daha önce düşünüp söylemedin?’ diye iç geçirdi. Tevfik Rüştü Aras, bu sözlerinden dolayı üzüldüğünü gördüğü Atatürk’ü teselli etmek istercesine şöyle karşılık verdi: ‘Zararı yok Paşam. Gelecek yıl böyle yaparız’ 

Atatürk bu söz üzerine uzun düşündü. Arada derin bir sessizlik oldu. Ne söyleyeceğini merak ediyorduk. Sonra hepimizi taş gibi donduran şu sözleri yavaşça fısıldadı: ‘Bakalım gelecek yıla yaşayacak mıyım?’

Ortalığı derin bir hüzün kapladı. Kimse ağzını açıp bir söz edemedi. Atatürk de istemeyerek çevresini üzdüğünü anlamış olmalı ki hemen kasvetli havayı şu sözlerle dağıttı: ‘Yılbaşı gecesi böyle kederli şeyler düşünmeyelim ve konuşmayalım.’

Atatürk bu sözlerini perçinlemek istercesine yazlık gömleklerinden Tevfik Rüştü Aras’a uzatarak: ‘Bunlardan da al. Yazın Yalova’da beraber giyeriz’ diyordu.” (5)

O gece Mustafa Kemal kıyafetlerinden dağıtır. Sevdiklerine bir hatıra bırakır. İşte o soğuk ve karlı Ankara gecesi, Mustafa Kemal’in Ankara’daki son yılbaşı gecesidir. 10 Kasım 1938’de Ulu Önder, her ne kadar aramızdan ayrılmış olsa da, Ankaralıların ona karşı sevgisi, saygısı ve bağlılığı hiç bitmeyecektir. 

Karanfil ailesi olarak yeni yılda tüm dileklerinizin gerçek olmasını dileriz. Atatürk ve Ankara sevginiz hiç bitmesin… 

Kaynaklar: 

(1). A. B. Palazoğlu, Başöğretmen Atatürk, 2.cilt, MEB Yay, 1991, s. 626-627. 

(2) Atatürk’ün Bütün Eserleri, Kaynak Yay., Cilt 26, 2009, s.92-94.

(3) Hayat Mecmuası, 10 Kasım 1966.

(4) Hilmi Yücebaş, Atatürk’ün Nükteleri, Fıkraları, Hatıraları, Kültür Kitabevi, 1973, s.66-67.

(5) Cemal Granda, Atatürk’ün Uşağı İdim, Hürriyet Yay., 1973, s.324-326.

Yazarın Diğer Yazıları
Edebiyatçıların Buluşma Noktası: İstanbul Pastanesi

13 Ekim 1923 tarihinde Ankara başkent ilan edilirken aynı zamanda kültürel ve ekonomik bir merkeze de dönüşür. Atatürk’ün çabalarıyla Ankara’nın örnek bir başkent olabilmesi için büyük bir özveriyle çalışmalara başlanır. Bunun için Carl Christoph Lörcher ve Hermann Jansen’e şehir planı hazırlatılır. Ernst Egli, Clemens Holzmeister, Paul Bonatz, Rudolf Belling, Theodor Jost, Robert Oerley, Bruno Taut, […]

Devamını Oku
Geçmişten Günümüze Güvenpark

Türkiye’nin kalbi Ankara’dır, Ankara’nın kalbi ise ‘Kızılay’ dersek sanırım yanlış olmaz. Peki Kızılay’ın kalbi neresidir? Farklı yanıtlar verilir mi bilinmez ama birçoğumuz bu soruya ‘Güvenpark’ yanıtını verecektir. Ankaralıların her gün önünden geçtiği, kimi zaman buluşmak için sözleştiği, kimi zaman da soluklanmak için boş bir bankta oturduğu yerdir Güvenpark… Gelin birkaç ay önce yenilenen yüzüyle Ankaralıların […]

Devamını Oku
Bu Sayıdan Yazılar
Güvercini Kim Yıkayacak

Bir zamanlar tüyleri bembeyaz, gözleri parlak, yere hiç konmadan uçan bir güvercin varmış. Onun uçtuğu yerde ne kavga ne gürültü ne küslük ne anlaşmazlık yaşanırmış. İnsanlar güvercini gördüğünde kucaklaşır, türküler söyleyerek gökyüzünde süzülen güvercini selamlarmış. Güvercin, kâh sarp kayalıklardan kâh ağaçlardan bakar, gözünü insanların üstünden hiç ayırmazmış. Rivayet o ki; güvercinin neşesi ve gücü merhametten […]

Devamını Oku
Barış Önce Kendimizde Başlar

Usta sanatçı Zülfü Livaneli, Hacı Bektaş Veli Anma Kültür ve Sanat Etkinlikleri’nde ‘Dostluk ve Barış Ödülü’ne layık görülerek, hoşgörü ve insan sevgisi mirasıyla kurduğu köprüyü bir kez daha gösterdi. Karanfil’e konuşan Livaneli, “İnsanı insan yapan en önemli duygu empatidir. Empati sanat yoluyla diğer insanlara ve canlılara çok daha kolay aktarılabilir. Zaten onun için sanat vazgeçilmez […]

Devamını Oku